31 Ağustos 2007 Cuma

George Benson - Take Five

Bu videoyu bloga koymasam çatlardım. Kendime hemen kolsuz kırmızı t-shirt alıyorum yarın ilk iş. Belki onun gibi çalabilirim, belki t-shirt çalıyordur, ufff... Adam insanlıktan çıkmış, hiç kusura bakmasın...

29 Ağustos 2007 Çarşamba

Barış' ın askere uğurlanmaca geyikleri...

Barış kardeşimizi askere uğurlamak için Güray' ların evinde yaptığımız mangal partisinden görüntüler... Şok Şok Şok... Özledik Barışım seni. Hadi gel de kaldığımız yerden devam etsin muhabbet...


28 Ağustos 2007 Salı

Fitisound


Fitisound yakinimdir, yaptıklarını çok keyifle dinliyorum. 16 Ağustos' ta BATSIN BU BABILON @ DOGZSTAR TERAS etkinliği vardı, dinlemeye gittim, çok güzeldi.

24 Ağustos 2007 Cuma

Syntax

Nip Tuck, The O.C., CSI gibi dizilerin müziklerinden bildiğimiz grup 2002 yılında kurulmuş, 2004' te dağılmak zorunda kalmış, sebebi de albümleri Meccano Mind' ın beklenen satışı yakalayamaması. Cafe Yakut' tan Bahri abimizin referansıyla bloguma eklediğim parçaları Message.

t.A.T.u.

Tatu denince akla hemen gelen parça, bence çok güzel... All the things she said

23 Ağustos 2007 Perşembe

As time goes by

İzmir' de otururken bir aralar dinlediğim, çaldığım çok güzel bir parçadır. Ünlü Casablanca' nın ünlü sahnelerinden birisinde Sam çalar, söyler... Aklıma geldi birden, nereden geldiyse...

22 Ağustos 2007 Çarşamba

The Commitments

Bu filmi izlemeyen var mıdır bilmiyorum, varsa da hemen izlesin. Filmden benim aklımda kalan 3 parça vardı, bir tanesi tabii Mustang Sally, diğeri sonradan Blcak Crowes tarafından da söylenen, hatta Grateful Dead yorumunu Youtube' da bulabileceğiniz, Otis Redding tarafından meşhur edilen Hard To Handle ve tüm bunlardan çok daha fazla içimde kalmış, unutamadığım şarkıysa Try a Little Tenderness...

Canteloupe Island

Herbie Hancock piyanoda, Wayne Shorter Saksafonda, Stanley Clarke bas gitarda ve Omar Hakim davulda, Japonya' da güneşin altında...

Tony Bennett and Stevie Wonder - For Once in my life

Tony Bennett' ı ilk defa üniversitede aldığım bir caz CD' sinin içinden sürpriz bir parçası çıkınca dinlemiştim, belki aynı parçayı 150 kere dinledikten sonra hemen Tony Bennett fanı oluverdim. Bu kadar güzel şarkı söyleyen çok az insan vardır hayatta. Bu videoda müzikal dahi Stevie Wonder(ful)' la müthiş bir düetleri var. Dinledikçe şarkı söylemek geliyor içimden... tralalala for once in my life...

20 Ağustos 2007 Pazartesi

Yeh Lo Mein Haari

Bu şarkı eğlenceli değildir de nedir?

Kestane kestane, hastane hastane...

Bu arkadaşlara rastladım bir de geçenlerde... Michael Jackson' ın Hintli kardeşi, inanılmaz dans hareketleriyle acaip bi şarkı yapmış, her yerimiz oynuyor dinlerken. Kel kafalara tom tom yaparak başlıyor bi yerlerde (4:35) yılan falan oluyor, şarkının sözleri de şöyle :

Yesena yesena, elmayı yesena,
Hastane hastane, bu ne biçim hastane,
Kestane kestane, Bursa' dadır en güzel kestane,
Pastane pastane, yandan yavrum pastane,
Bi tane bi tane, benim yarim bi tane,
Bak bana bak bana, yeter yoruldum bu ne yaa....

Kuleli Askeri Lisesi & Kandilli Kız Lisesi Vals Gösterisi

Uzun zamandır askerlik sohbeti olunca ortamda benim de Kuleli Askeri Lisesi günlerim geldi aklıma. Youtube' da Kuleli ile ilgili videoları ararken bunu buldum. Kardeş okulların vals gösterisi. Bizim okuduğumuz dönemde 19 Mayıs gösterileri biraz daha farklıydı...

Mnozil Brass

İnternette sörf yaparken karşılaştığım Avusturya' lı grubun videosunu paylaşmak istedim. 1992 yılında kurulan grup hakkında daha fazla bilgi için :
http://www.mnozilbrass.at/


Piccicado

Tito & Tarantula

Tarantino filmlerinde müziklerine aşikar olduğumuz şahane bir grup, klip de olabilecek en güzel kliplerden bir tanesi olmuş, Rodriguez kamerası ve dans eden Salma Hayek' iyle... After Dark...

19 Ağustos 2007 Pazar

Carole King

Plak serisinde son olarak Carole King' i de anmam lazım. Uzun süre şarkılarını mırıldandığım müthiş bir ses bence. A.B.D. 'li şarkıcı 1942 doğumlu ve 1970' lerin en önemli seslerinden bir tanesi. Daha fazla bilgi için :

http://www.caroleking.com/

It' s too late, bende plağı olan Tapestry albümünden...

Renato Carosone

Nostalcik olduk ya, plaklardan devam... Renato Carosone arada kalmış plaklardan bir tanesiydi, geçenlerde tekrar dinleyince geçmişte nasıl ıskaladığıma hayıflandım. Gerçi bizim eski grupta Ömür' le pek beğendiğimiz bir parçaydı Caravan Petrol... Sanırım ben hiç bir şeyin ciddisinden keyif almıyorum artık, ee müziğin de haliyle...

Renato Carosone hakkında bilgi için :

http://www.renatocarosone.it/



Bir de parçanın coverını buldum, bu da fena değilmiş :


Cris Mantello & The Jolly Rogers - Caravan Petrol

Herb Alpert & The Tijuana Brass

Babamın plaklarından konu açılmışken küçük bir çocukken dinleyip çılgınca dans ettiğimiz müziklerden bir tanesi de Tijuana Brass (TJB) olmuştu. A taste of honey ve Tijuana Taxi çok net hatırladığım, hatta hala ara ara plaktan dinlediğim çok güzel parçalardı. Plaktan müzik dinlemenin keyfi bir kenara, o dönemlerin dans müziklerinin melodik zenginliği de bir kenara, çok eğlenceli müzikler olduklarını söyleyebilirim. Eeee bu dönemlerde mutluluk hormonlarım tavan yaptığına göre şu videoları atıp kendimi dansa verebilirim.

Herb Alpert hakkında daha fazla bilgi için :

http://www.herbalpert.com/



A Taste of Honey



Tijuana Taxi

Calexico - El Picador

Babamın plaklarından çok alışık olduğum bir tarzı müziklerine taşıyan Calexico son zamanlarda pek çok kişi tarafından yakından takip edilen bir grup oldu. A.B.D.' li grubun Latin Amerika müziklerine saygı duruşu ve bunu müzikal bir zenginliğe dönüştürmesi gruba hak ettikleri ünü hemen sağladı bile. Ülkemizde de ciddi bir hayran kitlesi olan grup hakkında daha detaylı bilgi için grubun resmi web sitesi :

http://www.casadecalexico.com

El Picador' un Mariachi Luz de Luna destekli canlı performans videosu :

Helldorado - Dead River

Norveç' li grubun Director's Cut albümünden...

All along the river of misery and woe
I`m ridin` through the darkness and I`m feelin` low
All along the highway of trouble and strife
The highway I have travelled most of my life

Where will it end ?
This journey of trials
Tell me my friend
Where will it end ?



Barney Kessel - The Shadow Of Your Smile

2004' te kaybettiğimiz ünlü A.B.D.' li caz gitaristi Barney Kessel' in kaydı...

15 Ağustos 2007 Çarşamba

psikolojim..

Son zamanlarda içinde bulunduğum ruh halini anlatan bir şarkı dinledim geçenlerde, eminim teoman seven herkes bu şarkıyı biliyordur, bilmeyenler de zaten okuyunca öğrenecekler..
Parçanın adı "doktor" sözleri süper bence :)

"Öyle büyük ki inan doktor içimdeki boşluğum
Ne koyarsam koyayım hiç dolmuyor
Eğer böyle yaşarsam hep aynı acıyı
Bu sıcaklar bile beni donduruyor
Kör bir dilenci vücudunda sigara yanıklarıyla
İlkbahardan bana bahsediyor sardunyalar açıyor diyor
Ama ben görmeyeceğim ve sizin gibi sevinmeyeceğim
Bekleme salonunda günü geçmiş dergiler
Saçım başım dağılmış sanki bana benzerler
Doktor doktor insanlar hiç bilmiyor
Doktor doktor insanlar hiç duymuyor
Doktor doktor insanlar hissetmiyor
Doktor doktor kimse beni sevmiyor"

şarkının tamamını yazmadım diğer kısımları bana uymuyor :)
yeterince açıklayıcı sözler sanırım..

pelin..

teşekkürler Cüneyt..

İlk yazım sanırım bir teşekkür yazısı olacak, ilk defa bir bloga yazı yazıyorum, daha önce ne bir yorum ne bir resim ne bir müzik ekledim herhangi bir bloga :)

Umarım bundan sonra arada bir de olsa buraya bir şeyler yazarım, ve umarım yazdığım şeyler beni mutlu eden okuyanları ise neşelendiren şeyler olur ;)

tekrar teşekkürler Cüneyt..

14 Ağustos 2007 Salı

Bir Can Dündar şiiri... Can' lardan konu açılmışken...

Arkadaşım Pelin bir tane daha gönderdi bana, aşkın en gerçekçi tanımlarından birisi, "okurken ürperiyoruz, bir de yaşadığını düşünsene" dedi...

AŞIK OLMAK

Evinin, seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin…
Sokağa fırlayacaksın…
Sokaklar da dar gelecek…
Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi…
Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü…
Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin…
Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan…
“Önemli olan sağlık.” “Yasamak güzel.” “Boş ver, her şey unutulur.” Sen hiçbirini duymayacaksın…
Gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin…
Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin…
Hep ondan bahsetmek isteyeceksin…
“Ölüme çare bulundu” ya da “Yarın kıyamet kopacakmış” deseler başını kaldırıp Ne dedin?” diye sormayacaksın…
Yalnız kalmak isteyeceksin…
Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak…
İkisi de yetmeyecek…
Geçmişi düşüneceksin…
Neredeyse dakika dakika…
Ama kötüleri atlayarak…
Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin…
Gittiğin yerlere gitmek…
Bu sana hiç iyi gelmeyecek…
Ama bile bile yapacaksın…
Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın…
Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yasamak için direneceksin…
Hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin….
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin…
Herkesi ona benzetip…
Kimseyi onun yerine koyamayacaksın…
Hiçbir şey oyalamayacak seni…
İlaçlara sığınacaksın…
Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan. Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren…
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek…
Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin…
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak…
Sabahı iple çekeceksin…
Bazen de “Hiç güneş doğmasa” diyeceksin…
Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler…
Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin…
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin Nafile…
Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek…
Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin…
Her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini fark edeceksin…
Telefonun çalmasını bekleyeceksin…
Aramayacağını bile bile…
Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek…
Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla…
Yüreğin burkulacak…
Canın yanacak…
Bir daha sevmemeye yemin edeceksin…
Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden…
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın…
Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için nefret edeceksin…
Yasadığın şehri terk etmek isteyeceksin…
Onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek…
Ama bir umut…
Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu…
Bu umut seni gitmekten alıkoyacak…
Gel gitler içinde yasayacaksın…
Buna yaşamak denirse…

Razı mısın bütün bunlara?
Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye?
O halde aşık olabilirsin

Can Yücel

Can Yücel öleli 8 yıl olmuş, dil ustasını bir şiiriyle hatırlamak istedim. Bunca çakalın arasında ülkenin ona o kadar ihtiyacı var ki, çıkartamıyoruz ama, biz de olamıyoruz.

Eğer

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir,
büyük ayrılıklar bile,en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse...

Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!

Therapy? - Nowhere

Therapy?' den Nowhere... goin' nowhere...

Pearl Jam - Jeremy

Bir diğeri de Pearl Jam tabii, Jeremy.

Soundgarden - Spoonman

Son günlerde hep eskiden sevdiğim grupları dinlemeye başladım, nedenini bilmiyorum, onlardan birisi de Soundgarden. Superunknown albümleri çıktığında o kadar çok dinlemiştik ki artık bir dönem sonra dinleyince midem kalkar olmuştu, ama yıllar geçince çok özlemişim. Bir süre eskiden sevdiğim grupları paylaşmaya devam etmeyi düşünüyorum. Soundgarden' ın Superunknown albümünden Spoonman bunlardan ilki.

13 Ağustos 2007 Pazartesi

Barış' ı askere uğurladık











Hakkari Çukurca böyle jandarma görmemiştir tarihinde. Cafe Yakut' ta düzenlenen veda partisi çok güzel geçti. Daha sonra Kermit' in arkasına Türk bayrağımızı takıp dat dat dat götürdük kardeşimizi.


Ati aşçı oldu...


Cafe Yakut müdavimlerinden Ati aşçı oldu, aşçı önlüğü ile t-shirt' ünün uyumuna dikkatinizi çekerim. Trendyyy.....

10 Ağustos 2007 Cuma

Zeytinli Rock Festivali



Gittik, oradaydık, telef, ziyan olduk geldik. Festivali kendi açımdan şöyle özetleyebilirim. Çadırda uyumaya çalışma ama uyuyamama (sıcak ve kopiltan gürültü) -yan çadırda kalan doktor lakaplı kroların anlamsız sohbetlerini mecburen dinleme, zira çadırlarını bizim üstümüze kurmuşlar gece, ter içinde sabahın köründe kalkıp tuvalete gidememe, 1km'lik kuyruktan sonra sizi bekleyen yalak formatlı post-modern plastik kutucuklar sinsilesi, her sabah şeffaf plastik borularla dışkı kamyonunun bu yalakları vidanje edişi, denize girme çabası, ama girememe durumu, deniz suyu sıcaklığı -150 derece civarında, Kafepi' nin manken gibi elemanlarının elinden sidik formatında sıcak bira içmece, gece başlayan konserlerin sabahın köründe bitmesi, bütün konserleri izlerseniz 2 saat sonra sıcakta kalkmak zorunluluğu ve aynı süreç bir daha. Değer miydi? Bence değmezdi, ama bir daha gidebilirim seneye. İnsan her koşula adapte olabilen garip bir canlı değil mi? Bu arada Bodyguardların esprilerinin de kamp fiyatına dahil olması çok kötü olmuş, keşke satınalınabilir olsalardı da almasaydık. Güzel arkadaşlar edindik, derin sohbetlerde bulunduk vs.vs. tipik festival geyikleri....

Şok, şok, şok...Metin abimiz saçları uzatmış, topuz yapmış vs.



2' li alemlerinin ünlü ismi Metin Karayel saçlarını uzatmış, Cafe Yakut' ta objektiflerimize poz veren ünlü beygirci tatilini Değirmendere' de geçirmekle çok iyi bir seçim yaptığını bildirdi.

Güle güle git, güle güle gel

Sevgili Kardeşim, ortağım, kankim Barış' ın askerliği belli oldu bugün. Hakkari' ye gidecek Jandarma olarak. Gerekliliği tartışılır ama oraya içindeki güzellikleri, adı gibi saf bir barışı götüreceğini, asker arkadaşlarına gülücükler bırakarak aramıza 5 ay sonra döneceğini bilmek güzel. Hep sevgimiz yanında olacak kardeşim, kendini asla yalnız hissetmeyesin oralarda. Askerlik anılarını dinlemek için sabırsızlanıyorum, şimdiden hayırlı teskereler.

Barışım için Deep Purple' dan Soldier Of Fortune...

8 Ağustos 2007 Çarşamba

Ben Moody & Anastacia - Everything Burns

Ben Moody 1981 doğumlu bir gitarist ve besteci. Evanescence grubunun kurucularından olan Moody 2003' te gruptan ayrılıp solo kariyerine başlamış. Aşağıdaki video Anastacia ile ortaklaşmasından şahane bir parça. Bal yapan arı, Ben Moody...