4 Eylül 2007 Salı

Stone Sour - Bother

Stone Sour 1992' de kurulmuş, Grammy adayı olmayı başarmış ABD' li bir grup. Corey Taylor ve davulcu Joel Ekman tarafından domine edilen grup başta Sour South olan ismini sonraları Stone Sour' a çevirmiş. 2002 ve 2006' da iki albüm kaydeden grubun 2002 single kaydı Bother...

3 Eylül 2007 Pazartesi

The Climb

Gökalp Değirmendere' den çıkmış başarılı müzisyenler tarikatının şeyhlerinden birisi. The Climb müzik camiasında hak ettiği saygınlığı çoktan kazanmış bir grup, sohbet ettiğim herkes müziklerini seviyor, umarım daha da başarılı olacaklardır. Kanlar içinde konseri tamamlaması Türk Rock Tarihi hikayeleri arasında yerini aldı bile bu arada.

2 Eylül 2007 Pazar

Blonde Redhead

Nefis insan Gözde' nin sayesinde nasıl ıskaladığıma şaştığım bu grupla tanıştım. 1993' te ilk single, 1995 ilk albüm kaydını yapan grup iki Japon ve iki İtalyan' dan oluşuyor. İtalyanlar ikiz ve birisi Japonlardan birisiyle evli. Off karmaşık bir durum, ama sonuç güzel. Grubun youtube' da bulduğum kliplerinin hepsi çok güzel, zamanla diğerlerini de paylaşırım herhalde. Aşağıdaki klip Melody parçasının.

Lee Ritenour - Rio Funk

Lee Mack "Captain Fingers" Ritenour 1952 California doğumlu bir gitarist. Ben ondan ilk Fourplay sayesinde haberdar oldum, o zamandan beri dinliyorum. Geçenlerde Umut bu parçayı bana gönderdiğinden beri telefonumun zil sesini bu parça olarak ayarlayacak kadar da sevdim bu parçayı. 30' a yakın albüm kaydeden Ritenour son derece verimli bir müzisyen. Bu parçanın orijinalinde basları Marcus Miller çalıyor ve Slap tarzı bas tekniği için örnek olabilecek bir performans sergiliyor ama bu videoda basları Abraham "Abe" Laboriel çalmış, eh o da güzel çalmış sonuçta ama bi Marcus Miller bekliyor insan.

31 Ağustos 2007 Cuma

George Benson - Take Five

Bu videoyu bloga koymasam çatlardım. Kendime hemen kolsuz kırmızı t-shirt alıyorum yarın ilk iş. Belki onun gibi çalabilirim, belki t-shirt çalıyordur, ufff... Adam insanlıktan çıkmış, hiç kusura bakmasın...

29 Ağustos 2007 Çarşamba

Barış' ın askere uğurlanmaca geyikleri...

Barış kardeşimizi askere uğurlamak için Güray' ların evinde yaptığımız mangal partisinden görüntüler... Şok Şok Şok... Özledik Barışım seni. Hadi gel de kaldığımız yerden devam etsin muhabbet...


28 Ağustos 2007 Salı

Fitisound


Fitisound yakinimdir, yaptıklarını çok keyifle dinliyorum. 16 Ağustos' ta BATSIN BU BABILON @ DOGZSTAR TERAS etkinliği vardı, dinlemeye gittim, çok güzeldi.

24 Ağustos 2007 Cuma

Syntax

Nip Tuck, The O.C., CSI gibi dizilerin müziklerinden bildiğimiz grup 2002 yılında kurulmuş, 2004' te dağılmak zorunda kalmış, sebebi de albümleri Meccano Mind' ın beklenen satışı yakalayamaması. Cafe Yakut' tan Bahri abimizin referansıyla bloguma eklediğim parçaları Message.

t.A.T.u.

Tatu denince akla hemen gelen parça, bence çok güzel... All the things she said

23 Ağustos 2007 Perşembe

As time goes by

İzmir' de otururken bir aralar dinlediğim, çaldığım çok güzel bir parçadır. Ünlü Casablanca' nın ünlü sahnelerinden birisinde Sam çalar, söyler... Aklıma geldi birden, nereden geldiyse...

22 Ağustos 2007 Çarşamba

The Commitments

Bu filmi izlemeyen var mıdır bilmiyorum, varsa da hemen izlesin. Filmden benim aklımda kalan 3 parça vardı, bir tanesi tabii Mustang Sally, diğeri sonradan Blcak Crowes tarafından da söylenen, hatta Grateful Dead yorumunu Youtube' da bulabileceğiniz, Otis Redding tarafından meşhur edilen Hard To Handle ve tüm bunlardan çok daha fazla içimde kalmış, unutamadığım şarkıysa Try a Little Tenderness...

Canteloupe Island

Herbie Hancock piyanoda, Wayne Shorter Saksafonda, Stanley Clarke bas gitarda ve Omar Hakim davulda, Japonya' da güneşin altında...

Tony Bennett and Stevie Wonder - For Once in my life

Tony Bennett' ı ilk defa üniversitede aldığım bir caz CD' sinin içinden sürpriz bir parçası çıkınca dinlemiştim, belki aynı parçayı 150 kere dinledikten sonra hemen Tony Bennett fanı oluverdim. Bu kadar güzel şarkı söyleyen çok az insan vardır hayatta. Bu videoda müzikal dahi Stevie Wonder(ful)' la müthiş bir düetleri var. Dinledikçe şarkı söylemek geliyor içimden... tralalala for once in my life...

20 Ağustos 2007 Pazartesi

Yeh Lo Mein Haari

Bu şarkı eğlenceli değildir de nedir?

Kestane kestane, hastane hastane...

Bu arkadaşlara rastladım bir de geçenlerde... Michael Jackson' ın Hintli kardeşi, inanılmaz dans hareketleriyle acaip bi şarkı yapmış, her yerimiz oynuyor dinlerken. Kel kafalara tom tom yaparak başlıyor bi yerlerde (4:35) yılan falan oluyor, şarkının sözleri de şöyle :

Yesena yesena, elmayı yesena,
Hastane hastane, bu ne biçim hastane,
Kestane kestane, Bursa' dadır en güzel kestane,
Pastane pastane, yandan yavrum pastane,
Bi tane bi tane, benim yarim bi tane,
Bak bana bak bana, yeter yoruldum bu ne yaa....

Kuleli Askeri Lisesi & Kandilli Kız Lisesi Vals Gösterisi

Uzun zamandır askerlik sohbeti olunca ortamda benim de Kuleli Askeri Lisesi günlerim geldi aklıma. Youtube' da Kuleli ile ilgili videoları ararken bunu buldum. Kardeş okulların vals gösterisi. Bizim okuduğumuz dönemde 19 Mayıs gösterileri biraz daha farklıydı...

Mnozil Brass

İnternette sörf yaparken karşılaştığım Avusturya' lı grubun videosunu paylaşmak istedim. 1992 yılında kurulan grup hakkında daha fazla bilgi için :
http://www.mnozilbrass.at/


Piccicado

Tito & Tarantula

Tarantino filmlerinde müziklerine aşikar olduğumuz şahane bir grup, klip de olabilecek en güzel kliplerden bir tanesi olmuş, Rodriguez kamerası ve dans eden Salma Hayek' iyle... After Dark...

19 Ağustos 2007 Pazar

Carole King

Plak serisinde son olarak Carole King' i de anmam lazım. Uzun süre şarkılarını mırıldandığım müthiş bir ses bence. A.B.D. 'li şarkıcı 1942 doğumlu ve 1970' lerin en önemli seslerinden bir tanesi. Daha fazla bilgi için :

http://www.caroleking.com/

It' s too late, bende plağı olan Tapestry albümünden...

Renato Carosone

Nostalcik olduk ya, plaklardan devam... Renato Carosone arada kalmış plaklardan bir tanesiydi, geçenlerde tekrar dinleyince geçmişte nasıl ıskaladığıma hayıflandım. Gerçi bizim eski grupta Ömür' le pek beğendiğimiz bir parçaydı Caravan Petrol... Sanırım ben hiç bir şeyin ciddisinden keyif almıyorum artık, ee müziğin de haliyle...

Renato Carosone hakkında bilgi için :

http://www.renatocarosone.it/



Bir de parçanın coverını buldum, bu da fena değilmiş :


Cris Mantello & The Jolly Rogers - Caravan Petrol

Herb Alpert & The Tijuana Brass

Babamın plaklarından konu açılmışken küçük bir çocukken dinleyip çılgınca dans ettiğimiz müziklerden bir tanesi de Tijuana Brass (TJB) olmuştu. A taste of honey ve Tijuana Taxi çok net hatırladığım, hatta hala ara ara plaktan dinlediğim çok güzel parçalardı. Plaktan müzik dinlemenin keyfi bir kenara, o dönemlerin dans müziklerinin melodik zenginliği de bir kenara, çok eğlenceli müzikler olduklarını söyleyebilirim. Eeee bu dönemlerde mutluluk hormonlarım tavan yaptığına göre şu videoları atıp kendimi dansa verebilirim.

Herb Alpert hakkında daha fazla bilgi için :

http://www.herbalpert.com/



A Taste of Honey



Tijuana Taxi

Calexico - El Picador

Babamın plaklarından çok alışık olduğum bir tarzı müziklerine taşıyan Calexico son zamanlarda pek çok kişi tarafından yakından takip edilen bir grup oldu. A.B.D.' li grubun Latin Amerika müziklerine saygı duruşu ve bunu müzikal bir zenginliğe dönüştürmesi gruba hak ettikleri ünü hemen sağladı bile. Ülkemizde de ciddi bir hayran kitlesi olan grup hakkında daha detaylı bilgi için grubun resmi web sitesi :

http://www.casadecalexico.com

El Picador' un Mariachi Luz de Luna destekli canlı performans videosu :

Helldorado - Dead River

Norveç' li grubun Director's Cut albümünden...

All along the river of misery and woe
I`m ridin` through the darkness and I`m feelin` low
All along the highway of trouble and strife
The highway I have travelled most of my life

Where will it end ?
This journey of trials
Tell me my friend
Where will it end ?



Barney Kessel - The Shadow Of Your Smile

2004' te kaybettiğimiz ünlü A.B.D.' li caz gitaristi Barney Kessel' in kaydı...

15 Ağustos 2007 Çarşamba

psikolojim..

Son zamanlarda içinde bulunduğum ruh halini anlatan bir şarkı dinledim geçenlerde, eminim teoman seven herkes bu şarkıyı biliyordur, bilmeyenler de zaten okuyunca öğrenecekler..
Parçanın adı "doktor" sözleri süper bence :)

"Öyle büyük ki inan doktor içimdeki boşluğum
Ne koyarsam koyayım hiç dolmuyor
Eğer böyle yaşarsam hep aynı acıyı
Bu sıcaklar bile beni donduruyor
Kör bir dilenci vücudunda sigara yanıklarıyla
İlkbahardan bana bahsediyor sardunyalar açıyor diyor
Ama ben görmeyeceğim ve sizin gibi sevinmeyeceğim
Bekleme salonunda günü geçmiş dergiler
Saçım başım dağılmış sanki bana benzerler
Doktor doktor insanlar hiç bilmiyor
Doktor doktor insanlar hiç duymuyor
Doktor doktor insanlar hissetmiyor
Doktor doktor kimse beni sevmiyor"

şarkının tamamını yazmadım diğer kısımları bana uymuyor :)
yeterince açıklayıcı sözler sanırım..

pelin..

teşekkürler Cüneyt..

İlk yazım sanırım bir teşekkür yazısı olacak, ilk defa bir bloga yazı yazıyorum, daha önce ne bir yorum ne bir resim ne bir müzik ekledim herhangi bir bloga :)

Umarım bundan sonra arada bir de olsa buraya bir şeyler yazarım, ve umarım yazdığım şeyler beni mutlu eden okuyanları ise neşelendiren şeyler olur ;)

tekrar teşekkürler Cüneyt..

14 Ağustos 2007 Salı

Bir Can Dündar şiiri... Can' lardan konu açılmışken...

Arkadaşım Pelin bir tane daha gönderdi bana, aşkın en gerçekçi tanımlarından birisi, "okurken ürperiyoruz, bir de yaşadığını düşünsene" dedi...

AŞIK OLMAK

Evinin, seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin…
Sokağa fırlayacaksın…
Sokaklar da dar gelecek…
Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi…
Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü…
Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin…
Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan…
“Önemli olan sağlık.” “Yasamak güzel.” “Boş ver, her şey unutulur.” Sen hiçbirini duymayacaksın…
Gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin…
Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin…
Hep ondan bahsetmek isteyeceksin…
“Ölüme çare bulundu” ya da “Yarın kıyamet kopacakmış” deseler başını kaldırıp Ne dedin?” diye sormayacaksın…
Yalnız kalmak isteyeceksin…
Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak…
İkisi de yetmeyecek…
Geçmişi düşüneceksin…
Neredeyse dakika dakika…
Ama kötüleri atlayarak…
Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin…
Gittiğin yerlere gitmek…
Bu sana hiç iyi gelmeyecek…
Ama bile bile yapacaksın…
Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın…
Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yasamak için direneceksin…
Hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin….
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin…
Herkesi ona benzetip…
Kimseyi onun yerine koyamayacaksın…
Hiçbir şey oyalamayacak seni…
İlaçlara sığınacaksın…
Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan. Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren…
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek…
Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin…
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak…
Sabahı iple çekeceksin…
Bazen de “Hiç güneş doğmasa” diyeceksin…
Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler…
Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin…
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin Nafile…
Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek…
Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin…
Her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini fark edeceksin…
Telefonun çalmasını bekleyeceksin…
Aramayacağını bile bile…
Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek…
Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla…
Yüreğin burkulacak…
Canın yanacak…
Bir daha sevmemeye yemin edeceksin…
Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden…
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın…
Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için nefret edeceksin…
Yasadığın şehri terk etmek isteyeceksin…
Onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek…
Ama bir umut…
Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu…
Bu umut seni gitmekten alıkoyacak…
Gel gitler içinde yasayacaksın…
Buna yaşamak denirse…

Razı mısın bütün bunlara?
Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye?
O halde aşık olabilirsin

Can Yücel

Can Yücel öleli 8 yıl olmuş, dil ustasını bir şiiriyle hatırlamak istedim. Bunca çakalın arasında ülkenin ona o kadar ihtiyacı var ki, çıkartamıyoruz ama, biz de olamıyoruz.

Eğer

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir,
büyük ayrılıklar bile,en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse...

Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!

Therapy? - Nowhere

Therapy?' den Nowhere... goin' nowhere...

Pearl Jam - Jeremy

Bir diğeri de Pearl Jam tabii, Jeremy.

Soundgarden - Spoonman

Son günlerde hep eskiden sevdiğim grupları dinlemeye başladım, nedenini bilmiyorum, onlardan birisi de Soundgarden. Superunknown albümleri çıktığında o kadar çok dinlemiştik ki artık bir dönem sonra dinleyince midem kalkar olmuştu, ama yıllar geçince çok özlemişim. Bir süre eskiden sevdiğim grupları paylaşmaya devam etmeyi düşünüyorum. Soundgarden' ın Superunknown albümünden Spoonman bunlardan ilki.

13 Ağustos 2007 Pazartesi

Barış' ı askere uğurladık











Hakkari Çukurca böyle jandarma görmemiştir tarihinde. Cafe Yakut' ta düzenlenen veda partisi çok güzel geçti. Daha sonra Kermit' in arkasına Türk bayrağımızı takıp dat dat dat götürdük kardeşimizi.


Ati aşçı oldu...


Cafe Yakut müdavimlerinden Ati aşçı oldu, aşçı önlüğü ile t-shirt' ünün uyumuna dikkatinizi çekerim. Trendyyy.....

10 Ağustos 2007 Cuma

Zeytinli Rock Festivali



Gittik, oradaydık, telef, ziyan olduk geldik. Festivali kendi açımdan şöyle özetleyebilirim. Çadırda uyumaya çalışma ama uyuyamama (sıcak ve kopiltan gürültü) -yan çadırda kalan doktor lakaplı kroların anlamsız sohbetlerini mecburen dinleme, zira çadırlarını bizim üstümüze kurmuşlar gece, ter içinde sabahın köründe kalkıp tuvalete gidememe, 1km'lik kuyruktan sonra sizi bekleyen yalak formatlı post-modern plastik kutucuklar sinsilesi, her sabah şeffaf plastik borularla dışkı kamyonunun bu yalakları vidanje edişi, denize girme çabası, ama girememe durumu, deniz suyu sıcaklığı -150 derece civarında, Kafepi' nin manken gibi elemanlarının elinden sidik formatında sıcak bira içmece, gece başlayan konserlerin sabahın köründe bitmesi, bütün konserleri izlerseniz 2 saat sonra sıcakta kalkmak zorunluluğu ve aynı süreç bir daha. Değer miydi? Bence değmezdi, ama bir daha gidebilirim seneye. İnsan her koşula adapte olabilen garip bir canlı değil mi? Bu arada Bodyguardların esprilerinin de kamp fiyatına dahil olması çok kötü olmuş, keşke satınalınabilir olsalardı da almasaydık. Güzel arkadaşlar edindik, derin sohbetlerde bulunduk vs.vs. tipik festival geyikleri....

Şok, şok, şok...Metin abimiz saçları uzatmış, topuz yapmış vs.



2' li alemlerinin ünlü ismi Metin Karayel saçlarını uzatmış, Cafe Yakut' ta objektiflerimize poz veren ünlü beygirci tatilini Değirmendere' de geçirmekle çok iyi bir seçim yaptığını bildirdi.

Güle güle git, güle güle gel

Sevgili Kardeşim, ortağım, kankim Barış' ın askerliği belli oldu bugün. Hakkari' ye gidecek Jandarma olarak. Gerekliliği tartışılır ama oraya içindeki güzellikleri, adı gibi saf bir barışı götüreceğini, asker arkadaşlarına gülücükler bırakarak aramıza 5 ay sonra döneceğini bilmek güzel. Hep sevgimiz yanında olacak kardeşim, kendini asla yalnız hissetmeyesin oralarda. Askerlik anılarını dinlemek için sabırsızlanıyorum, şimdiden hayırlı teskereler.

Barışım için Deep Purple' dan Soldier Of Fortune...

8 Ağustos 2007 Çarşamba

Ben Moody & Anastacia - Everything Burns

Ben Moody 1981 doğumlu bir gitarist ve besteci. Evanescence grubunun kurucularından olan Moody 2003' te gruptan ayrılıp solo kariyerine başlamış. Aşağıdaki video Anastacia ile ortaklaşmasından şahane bir parça. Bal yapan arı, Ben Moody...

29 Temmuz 2007 Pazar

Till Broenner

Till Brönner ile MSN arkadaşım Emma sayesinde tanıştım, bu şarkı beni çok etkiledi. Orijinali Nick Drake şarkısı olan River Man' in bu yorumu gerçekten çok hoş olmuş. Betty aslında tüm kadınları ifade eden bir fenomen burada belki de. Dua ederek, inanarak her şeyin hallolacağına yapılan bir vurgu. Basit bir yaz yağmuru ile tüm inancını kaybeden, ama yeniden geri kazanabilen insanları anlatıyor.

Betty came by on her way
Said she had a word to say
About things today
And fallen leaves.

Said she hadnt heard the news
Hadnt had the time to choose
A way to lose
But she believes.

Going to see the river man
Going to tell him all I can
About the plan
For lilac time.

If he tells me all he knows
About the way his river flows
And all night shows
In summertime.

Betty said she prayed today
For the sky to blow away
Or maybe stay
She wasnt sure.

For when she thought of summer rain
Calling for her mind again
She lost the pain
And stayed for more.

Going to see the river man
Going to tell him all I can
About the ban
On feeling free.

If he tells me all he knows
About the way his river flows
I dont suppose
Its meant for me.

Oh, how they come and go
Oh, how they come and go


28 Temmuz 2007 Cumartesi

Kesmeşeker

Gençliğimin, en sevdiğim yerli grubuydular. Hala müzik yapıyorlar mı bilmiyorum ama Dipten ve Derinden albümünü defalarca dinlediğimi hatırlarım salondaki müzik setinde kocaman kulaklıkları kafama geçirip sabaha kadar müzik dinlediğim gecelerde. O zamanlara dair hatırladığım tek yerli grup da diyebilirim. Ankara' da Saklıkent' te bir konserlerine de gittiğimi hatırlıyorum. Aşağıya en sevdiğim parçalarından birisinin TRT kayıtlarını ekliyorum. SOS...

27 Temmuz 2007 Cuma

Peter Sellers

8 Eylül 1925 yılında dünyaya gelen Sellers' ın gerçek adı Richard Henry Sellers' tır. Aktör bir ailenin ilk çocuklarının doğumda ölmesi üzerine şımartılarak büyütülen Sellers orduya katılmış ve İkinci Dünya Savaşı' nda savaşmıştır. Savaştan sonra aktörlük kariyerine başlamış ve ölümüne kadar çok önemli filmlerde rol almıştır. 4 evlilikten 3 çocuğu olan aktör çocuklarına 4.5 milyon sterlinlik bir servet bırakmıştır. (24 Temmuz 1980)
Aktörlük kariyerinden önce müzisyenlik yapan Sellers (davul çalarmış) Beatles ile birlikte çalışmalar yapmıştır. 1960 yılında Sophia Loren ile yaptığı düet listelerde 4. sıraya kadar çıkmıştır. Beatles parçalarından "A Hard Day's Night" yorumu listelerde 14. sıraya kadar yükselebilmiştir.
Bir filmde 3 farklı karakteri canlandırarak Oscar' da En İyi Aktör ödülüne aday olan tek isimdir. (Dr. Strangelove)
Nisan 1964' te Playboy dergisine kapak olmuştur ve bu tarihteki tek örnektir.
Premiere dergisi tarafından En İyi Sinema Sanatçısı dalında 41. seçilmiştir.
Bir gün Peter Sellers Londra' daki evlerinde çalışmalarına dalmışken kapı çalınır, karısı Anne kapıyı açar, bir telgraf gelmiştir. "Lütfen bana bir fincan kahve getirir misin? - Peter"
Dr. Strangelove' daki karakterleri Premiere dergisi tarafından 100 En iyi film karakteri sıralamasında 75. seçilmiştir.
Pembe Panter serilerindeki karakteri aynı dalda 67. olmuştur.
Being There' deki karakteri 49. seçilmiştir.
Elvis Presley' nin en sevdiği aktördür, uçak yolculuklarında Pembe Panter serisini mutlaka izlemek istemiştir.
Prens Charles, Sellers' ın en büyük fanlarından birisidir. Pembe Panter' in Dönüşü' nü izledikten sonra Sellers' a yazdığı mektupta gülmekten ön sırada oturan bir kadını ıslattığını ve rezil olduğunu söylemiştir.
Sellers;
"Eğer bana kendimi oynamayı söylerseniz ne yapacağımı bilemem, çünkü ne ya da kim olduğum hakkında hiç bir fikrim yok" demiştir. "Maskemin arkasında bir ben vardı ama onu cerrahi bir operasyonla aldırdım" diyerek kendisine dönük eleştirilerini sürdürür Sellers. "Ben tüm komedyenlerin en klasik örneğiyim, sadece işimi yaparken komik oluyorum" diyerek bir anlamda günah çıkartmayı da ihmal etmemiştir. Evlilik hakkındaki yorumu da ilginçtir Sellers' ın:
"Evlenene kadar gerçek mutluluğun ne olduğunu asla bilemezsiniz. Ama artık çok geçtir."

Aşağıda Stanley Kubrick filmi Dr. Stangelove' dan alınan bir sahneyi ekliyorum. Amerikan başkanı ile SSCB başkanının telefon konuşması. Başkan rolündeki Peter Sellers, aynı filmde Dr. Strangelove' ı (Hitler Almanyasından göç eden dahi bilim adamı) ve Yüzbaşı Lionel Mandrake' i canlandırıyor. Filmin final sahnesi muhteşemdir.


Not: Bilgileri imdb'den aldım.

Kylie Minogue ve Dünyanın En Seksi Erkeği

26 Temmuz 2007 Perşembe

Geriye bak(ma)mak...


“Geriye bakma Cüneyt”… Bu uyarıyı daha ne kadar duymam lazım? Çok mu geriye bakıyorum gerçekten? Ben hiç öyle olduğunu düşünmüyorum aslında. Geriye bakmak demek geçmişte yapılanlardan, yaşananlardan pişman olmak demekse hayır! Ben geriye bakmıyorum. İleriye giderken, gelişirken geriye bakmamam gerekliliği ise anlatılmak istenen, bu hiç huyum değildir zaten. Yanımda benimle birlikte ileriye gitmek istemeyenlerin isteğidir bu belki de, ilenmek mi denir? Terk edilmek güzel bir şey değil, reddedilmek de öyle, hele hele anlaşılamamak, yanlış tanınmak daha da beter.

22 Temmuz 2007 Pazar

Frederick Law Olmsted



Ege Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü' nden sevgili hocam Doç Dr. Adnan Kaplan' ın bitirme tez konusu olarak bana Olmsted' in hayatı konusunu vermesiyle tanıştım Olmsted' le ve ABD Peyzaj mimarlığı geleneğiyle. O günden beridir epey üzerine kafa patlattığım bir konu oldu. Artık akacak nehir yatağı bulduğuma göre Olmsted hakkında biraz bilgi vermem gerekir herhalde.
Bugünden itibaren Olmted hakkında bilgileri blogumda bulabilirsiniz. Umarım burada verdiğim bilgileri birileri bir yerlerde kullanırken benden de bahseder.

Oyumuzu verdik, vatana, millete ve yedi düvele hayırlı olsun

Seçim bitti, oyumuzu verdik, daha önceki seçim yazımda oy vermeyeceğimi söylememe rağmen yanar-döner olmayı göze alıp oyumu attım. Sabah kalktım, müzik dinledim, gitar çaldım, düşündüm, oyumu atmaya karar verdim. Hak etmese de oyumu attığım parti ya da aday (kime attığım belli olmasın hesabı) bir oyu cukkaya indirdi. Partilerin isimlerinin altında Genel Başkan isimlerinin yazılması ne saçmalık? Hani yerel temsil?
Hayatımda hiç milletvekili kapımı çalmadı, çalacak mı acaba? Çalsa da açar mıyım, açsam da buyur eder miyim, buyur etsem de çay kahve ikram eder miyim, etsem de içine tükürür müyüm emin değilim.
O kadar çok isteğim var ki milletimin vekillerinden hangi birisini yerine getirebilirler? Zamanı da geri alamazlar ya!
Neyse verdik gitti, zaten vermeye alışık milletiz, milletvekiline de verdik rahatladık, kaşıntı bitti.
Vatana, millete, galaksiye, kozmoza hayırlı olsun.

Mercan Dede, Sabahat Akkiraz ve Univarsiade 2005

Mercan Dede ismini ilk duyan herkes aklında ak sakallı bir dede canlandırmıştır büyük ihtimalle. Öyle değil tabii. Mercan Dede (nam-ı diğer DJ Arkin Allen) 1966 yılında Türkiye' de doğmuş, çeşitli yerlerden ney, bendir ve Türk müziği ritmleri dersleri almış daha sonra öğrenimi için Kanada' ya gitmiş ve öğrenim gördüğü okulda öğretim üyesi olmuş önemli bir müzisyenimizdir. Diskografisi :
SU (2004- Doublemoon Records)
NAR (2002 - Doublemoon Records )
SEYAHATNAME (2001 - Doublemoon Records)
JOURNEY OF A DERVISH (1999 - Golden Horn Records)
SUFI DREAMS (1996 - Golden Horn Records)

Sabahat Akkiraz Sivas' ta doğmuş, 13 yaşında ilk 45' liğini yapmış dev bir sestir müziğimiz için. Orta ve Liseyi Almanya' da okuduktan sonra yurda dönen müzisyen şu ana kadar 18 albüm yapmıştır. 1996 yılında Londra Jazz Festivali' ne davet edilmiş, yurt dışında pek çok ülkededavet üzerine konserler vermiş, çalışmalarda bulunmuştur. Türküler hakkında şöyle demiştir :
’Hangi dilde olursa olsun herkes türkü söylesin.Türkülerin gücüyle karanlık aydınlığa teslim olacaktır.’’

Aşağıdaki videolardan ilki Mecan Dede' nin Univarsiade 2005 (İzmir) açılışında semazenlerle birlikte gerçekleştirdiği güzel gösteri, ikincisiyse Ab-i Cesm isimli Mercan Dede şarkısı, vokallerde Sabahat Akkiraz.



Seçim üzerine

Artık kıdemli seçmen sayılabilirim. Dolayısıyla seçim hakkında bir yorum patlatmam lazım, zamanı geldi. İlk oy kullandığım seçimi hatırlıyorum, o kadar idealist, o kadar hayalciydim ki bu sefer olacak diyerek sol partilerden birisine vermiştim oyumu. %1 olamayan partilerden birisine. Sonra pişman oldum ama iş işten geçmişti. Sonra pişman olmama pişman oldum ama iş işten geçmemişti. Eğer ben birey olarak ülkenin %1' ini oluşturan bir kitleye dahilsem bundan pişman olmamam gerekiyordu. Sırf bir parti kazanmasın diye yanlış bildiğim başka bir partiye mi oy vermeliydim? Geçen seçimde AKP' nin kazanmasının suçu kararsızlara, oy kullanmayanlara ve %1' lere kesilmedi mi? Oy atan kitlenin hiç kabahati yokmuş gibi!!!


Bu seçimde de sırf AKP kazanmasın diye yanlışlarla dolu partiler ön plana çıkartılmıyor mu? Eski kafatasçı, derin devlet adamlarının partilerine mi oy atmalıyız? Hala kafatasçı, kana susamış, ip tüccarlarına mı? Yoksa kafası karmakarışık, pop-parti CHP' ye mi? Bence bu seçimde yapılacak en güzel şey oy vermemek, paşalar gibi sahillere koşup güneşin altına serilmek...


Seçim öncesi meydanlarda yaşananlar da korkunç!! Adam asmak için ip fırlatmalar, belden aşağı vurmalar, bilmemkaç yılının ekmek karnesini göstermek, salak salak işler. Bu seçimde de değişen bir şey yok. Seçime 5 kala ormanlar cayır cayır yanıyor ama dolar dibe vurdu, borsa fırladı, yaşasın hükümet!!!


Yurdum insanı yine kendisine yakışan başbakanlarını seçecektir, umarım bu seferki daha suçlu, daha gerici, daha kaba, daha paşa, daha ağa olur, umarım bu seferli çiftçilerin anasına söver... Neyseki bu seçimi de çok fazla suç ortağı olmadan atlatıcam gibi gözüküyor. En iyi hükümet en az hükümet edendir!


Nurhat Şensesli

Hep ecnebilerden örnek vermeyelim dedik, basçılardan çatlak basçı abimiz Nurhat Şensesli' den konuyu açtık. Herkes tanır aslında kendisini, Laço Tayfa' nın basçısı olarak. Basla oynamayı çok seven tarzıyla, müzikte arka tarafı çorba gibi kaynatan stiliyle deli-dolu basçların ağa babasıdır. İşin ilginci Tarkan' ın en baba şarkısı Kış Güneşi' nin bestecisidir kendisi. Laço Tayfa' nın neşeli klibi Şurmat aşağıdaki. Basın bütün tekniklerinden bi damla attırmacalı introsuyla kıpır kıpır... Valla çalkalıcam...





 


 

Chick Corea ve Bobby McFerrin

Çatlak Bobby' den daha önce bahsetmiştik, aşağıdaki videoda yanında cazın efsane ismi Chick Corea var ve Bobby (kahrolası yetenek kumkuması) - Allah başımızdan eksik etmesin, amin, scat tarzı vokallerin doruklarında, chick corea' ysa her zamanki chick corea. Çik amcadan sonra bahsederiz. Anlat anlat bitmez bir adam o çünkü.





Montrö Caz diyen dillerini yirim senin...

Peter Erskine


Davulculardan bahsederken Peter babadan bahsetmemek ayıp olur diye düşünüyorum. Düşündüm, düşünerek bahsetmeye karar verdim, aman neyse... Peter baba da mektepli müzisyenlerden, 1972 yılında Stan Kenton Orkestrasına katılarak profesyonel olmuş. Peter babayı bu kadar önemli yapansa Weather Report ile yaptıklarıdır.
Jaco ile çalışıp kafayı sağlam tutmayı başarmış dirayetli bir amcamızdır kendisi. Aşağıda iki videosunu paylaşıyorum.





 





 

Jamie Cullum

1979 doğumlu gencecik bir İngiliz vokalist ve piyanist. Neredeyse bütün ailesi değişik milletlerden olan Cullum tam bir melez ve kendisini Kültürel İkon olarak tanımlıyor. 1999' da 20 yaşında ilk albümü Heard it all Before' u yayınlamış. 500 adet basılan bu albüm e-bay' de 600 sterline satılınca başarı gelmiş tabii. Daha sonra best-seller albümü Pointless Nostalgic ve 2003' te Twentysomething.  Benim çok sevdiğim bir müzisyen, paylaşmak istedim bilmeyenler için.  İki videosunu koyuyorum. İlki Photograph, ikincisi twentysomething' in canlı performansı.








 

Scat / George Benson

Bir önceki yazıda mevzusu açılmışken scat hakkında da bilgi vermek lazım sanırım. Scat insan sesini enstrüman gibi kullanarak yapılan bir müzikal deneyim. Caz şarkıcıları tarafından genelde anlamlı kelimeler kullanılmadan kullanılır. Scat tarzı vokaliste emprovize melodiler ve ritmler yaratma şansı verir, diğer enstrümanların sololarına eşlik edebilir.


Scat' in tarihçesi ile ilgili en yaygın dedikodu Louis Armstrong' un bir konserinde şarkı sözlerinin rüzgardan uçması ve sözleri ezbere bilmeyen Armstrong' un anlamsız sesler çıkartması ile ilgilidir. Bu büyük bir yalandır tabii. Armstorng' tan önce pek çok kayıtta scat tarzına rastlanmaktadır ancak scat' i yaygınlaştıran kişi Armstrong olabilir. Scat tarzını kullanan müzisyenler Armstrong, Ella Fitzgerald, Sarah Vaughan, Jim Morrison, Jonathan Davis (Korn), George Benson (baba gitarist), Dizzy Gillespie, Carmen McRea, Al Jarreau, Freddie Mercury, David Gilmour, Bobby McFerrin (hayatı scat zaten), Chaka Khan, Dave Matthews... Bunlarına arasında George Benson' a ayrı bir parantez açmak lazım. Hem gitarı hem sesi ile müthiş bir müzisyen. Ben de buldum iki videosunu hemen yayınlarım... İlki On Broadway. Parçada hem scat tarzı vokalleri hem de scat ile aynı anda işleyen gitar sololarını dinleyebiliyoruz. Zordur herhalde yapmak. İkinci parçaysa ünlü Dave Brubeck - Paul Desmond çalışması Take Five. Herkesin bildiği melodilerden birisidir. Bu videoda 1976 yılında George Benson gitarının ne kadar kuvvetli olduğuna da tanık oluyoruz. Bayılıyorum bu çikolata renkliye... ayayay...





Fourplay

Normalde Smooth Jazz' ı çok seven bir adam olmamama rağmen bu grup beni çok derinden etkilemiştir. Müzikte dinginlik, enstrümanda ustalık, ruh, adına ne derseniz deyin, müthiş bir buluşma bence. Enfes bir karışım. Grubun beyni ünlü piyanist Bob James. Bob James ismi belki çok iyi bilinmese de cazda çok önemli isimlerden birisidir. Adını bilmeseniz de TRT jeneriklerinde mutlaka parçalarını duymuşsunuzdur. Çok önemli albümlere sahip müzisyen Fourplay' de kendi müzikal tarzına göndermelerle, diğer müzisyenlerin tarzının iyi bir karışımını ustalıkla sergiliyor. Basları Nathan East çalıyor ki basçılar faslında mutlaka işlenmesi gereken isimlerden birisidir. İnanılmaz vokali ile parçalara eşlik eden, bas çalışı da vokali kadar narin olan ender müzisyenlerdendir. Bas sololarına "Scat" leri ile eşlik eden East grubun en önemli öğelerinden. Gitarları ünlü gitarist Larry Carlton çalıyor. Grubun diğer üyeleri gibi o da ipeksi vuruşlarıyla ve temiz gitar sounduyla gruba ayrı bir renk katıyor. Davullarda Harvey Mason... Grubun 4. üyesi. Caz davulcularının mutlaka bir şeyler aldığı, sakin, dingin, groovy bir tarz. Fourplay' in çok güzel albümleri var, mutlaka edinmenizi tavsiye ederim. Her ne kadar Bahri abimiz tarafından asansör müziği ilan edilse de :) ben yine de sakin zamanlarımda sık sık tercih ediyorum.





 

Değirmendere' den Körfez Manzarası


Bu fotoğrafı da yağmurlu bir havada çektim. Değirmendere' de Cafe Yakut' un önünden Körfez manzarası. Bulutların arasından yüzünü göstermeye çalışan güneş, tepeler ve kentin silueti. İzmit Körfezi' nin peyzajı eşsizdir, sanayi tesisleri, limanlar ve tersaneler tarafından ele geçirilen bu bölgenin doğal hali görülmeye değermiş. Ne yazık ki biz göremedik, umarım gelecek kuşaklar görür.





Bahçecik / Kocaeli


Bahçecik Kocaeli' nin şirin bir beldesiyken özellikle yamaçlardaki kontrolsüz yerleşimlerin sonucu karakterini kaybetmeye başlayan bir bölge. Bu fotoğrafı 10 temmuzda çektim, hava yağmurluydu. Etkileyici peyzajla birleşince güzel bir kare oluştu.





Hariçten Gazelciler

Sene 1996. Kocaeli' de Sabancı Kültür Merkezi' nde Şahtahmasp isimli bir grup tek başına konser verip salonda ciddi hasarlara sebep olmuştu. Davulları ben çalıyordum, bas gitarda Umut, gitarda Volkan, yan flütte İlkay ve gitar vokalde Ömür. Ben o zamanlar Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği okuyordum ve bir gün bana gelen bi teklif doğrultusunda sokak tiyatrosu grubu Sandımay ile Avrupa turnesine çıkmıştım. Sonra herkes yoluna gitti ve grup dağıldı. Umut'la İzmir' de yollarımız kesişti yıllar sonra, birlikte yaşadık, şimdi psikoloji bitirdi, hala orada burada bas çalıyor. Telefonunu kaybettiğim için ulaşamıyorum artık ona. Volkan Babylon' da çalışıyor, İlkay konservatuar bitirdi, Kocaeli Sanayi Odası oda orkestrasında çalıyor. Ben artık çamıyorum, hayatım peyzaj mimarlığı oldu. Ömür bizden sonra pek çok grupla çalıştı, Çamur, Hariçten Gazelciler... Kendi yarattığı Çağlama isimli aletle ve şahane vokaliyle müziğe devam ediyorlar. Altta verdiğim video Hariçten Gazelciler' in. Davulda Turgay, basta Murat, vokalde ve çağlamada Ömür.



Mr. Big - To Be With You


Çağrışımlara devam, Mr. Big demişken aklıma o meşhur parçaları geldi, hehe, ilk gençlik yıllarımızın sevilen baladı... To Be With You... Gırtlaklarımızı patlata patlata söylerdik, klibi tekrar izleyince bi tuhaf oldum. Tipler çok salakmış...  Billy Sheehan sarı sarı vokal yapıyo, vokalik abinin saçlar prens modeli, pantollar dar, ay bi fena oldum.  ya kamera geliyo, sırtını dönüyo, kamera içinden geçiyo öbür taraftan klip başlıyo, davulcu arkada mecburiyetten önce şakşak sonra tef sallıyo, vokalik "Noluyo ya!!" manalı eli yukarı kaldırıyor, sonra "blogumuza uygun Lannoldu ifadesi ile" indiriyor, Billy davul gibi bişiyi tekmeliyo, solo başlıyo, ortalık renkleniyor? şarkının sonunda garip bir uuuuuu ve oh bitti imajı... anlamı var mı tüm bunların? ... hehe...


 





 

Billy Sheehan

Billy abimiz 1953' te New York' ta doğmuş. Müziğe akustik gitar çalarak başlayan Billy, esinlendiği müzisyenleri şöyle sıralamış : Cliff Burton, Johann Sebastian Bach, Jimi Hendrix ve ZZ Top' tan Billy Gibbons. Rock basçıları arasında en iyilerden birisi olan Billy, Talas, Steve Vai, David Lee Roth ve Mr. Big ile çalışmış, son dönemlerdeyse ünlü davulcu Dennis Chambers, klavyede John Novello ile Niacin isimli trioyla epey konser ve kayıt yapmıştır. Aşağıda Niacin' in iki videosu var. Bir tanesi Vanilla Fudge versiyonu ünlü You Keep Me Hangin' On ve diğeri Niacin parçası Slapped Silly... Kafam döndü dinlerken...


 





 





 

Marcus Miller

Basçılardan konu açılmışken Marcus Miller' dan bahsetmezsek kafamıza bas sapı ile vururlar diye endişelenerek giriştim mevzuya. Slap denilen tekniğin, türkçesi tokat, ustalarından olan çikolata renkli basçı 1959' a New York' da doğmuş. Babası piyano çalardı ve Marcus 8 yaşında klarinete başladı. Konservatuar eğitimini klarinet üzerine alan Miller, çeşitli Funk gruplarında bas çalarak Groove ve funk öğrendi. Eğitimine Queens College' da devam etti, burada da klarinet öğrendi. Müzik hayatının büyük bölümü Miles Davis, Luther Vandross ve David Sanborn'la çalarak geçti. Kendisinden çok da büyük olmamasına rağmen Pastorius' tan çok etkilenmiştir. Onun perdesiz bas gitar tekniğini de son derece iyi kullanabilmektedir. Pek çok ünlü davulcu ile birlikte çalışmış, çok kaliteli işlere imza atmış Marcus abimiz. İki tane videosunu ekliyorum alta. İlki frankenstein ikincisi Live Under The Sky '91... terledim org soloyu dinlerken... o ne ya?


 


 





 





Omar Hakim & BR Big Band

Bu adam Omar Hakim' e kafayı takmış diyebilirsiniz, yalan değil, youtube' da aranırken bu videoyu da buldum, Ömer Abi bahsini kapatmadan bunu da paylaşmak istedim. Solo şahane, parçaya girmeden önce attığı bir groove ritm var ki, ay ay ay...


 





 

Stanley Clarke

Clarke, 1951 yılında doğmuş, 1971 yılında Philadelphia Müzik Akademisi' ni bitirmiştir. New York'a taşınan Clarke tanınmış orkestralar ve müzisyenlerle çalışmıştır. Bunların arasında Horace Silver, Art Blakey, Dexter Gordon, Gato Barbieri, Chick Corea, Stan Getz ve Al Di Meola sayılabilir. Bu dönemde ünlü piyanist Chick Corea' nın Return To Forever grubuna katılmış ve bu grup en önemli Fusion gruplarından birisi olmuştur. En önemli solo albümü School Days 1976 yılında yayınlanmıştır. Kocaman cüssesi ile bas gitarlar elinde oyuncak gibi kalır, kürek gibi ellerle, battal bir basçıdır ancak çalışı hiç de o kadar battal değildir. Bu cüsseden bu Groove dedirtecek kadar pamuk-ayucuk bir amcamızdır neticede. Son dönemlerde Jean-Luc Ponty ve Bela Fleck ile TRIO! isimli akustik bir grupla devr-i alem yapmakta olan saygıdeğer abimizin School Days albümünden kendi yazdığı parçası aşağıdadır. Arz ederim.


 





Jaco Pastorius - Slang

Jaco Pastorius, 2006 yılında Bass Guitar Magazine okurları tarafından Gelmiş Geçmiş En İyi Bas Gitarist ödülüne layık görülmüş muhteşem bir müzisyendi. -di diyorum çünkü çok genç yaşta (36) 1987 yılında trajik bir şekilde öldü. Beatles' ın ABD' ne gelmesinden etkilenerek ilk grubunu 1964' te oluşturan (13 yaşında) Pastorius aynı zamanda yetenekli bir atletti, futbol, basketbol ve beyzbol oynardı. Pastorius müzik kariyerine davulcu olarak başlamış, futbol oynarken dizini incittiği için bas gitara geçiş yapmış. Perdesiz Fender bas gitarı ile enstrümanın sınırlarını zorlayan bir çalış stili geliştiren Pastorius caz tarihinin en büyük dahilerinden birisi olmaya hak kazanmıştır. Bugünkü pek çok bas gitaristin çalış stilini etkileyen tarzı, bas gitarı bir eşlik enstrümanı olmaktan çıkartıp, zengin sololarıyla bütün caz gruplarının (trio'dan big band' e) vazgeçilmez enstrümanı haline getirmiştir. Aslında getirmiştir demek doğru değil, gelmesinde payı büyüktür. :) Charles Mingus' a haksızlık olmasın! Feyz aldığı müzisyenler James Brown, The Beatles, Miles Davis ve Stravinsky' dir. Bunların yanında Jimi Hendrix, Duke Ellington, Charlie Parker, Tony Bennett, Santana, Frank Zappa ve Bob Marley de sayılabilir. Bu listeden anlaşılacağı üzere her tarz müzikten zevk almış, kendine bir şeyler katmaya çalışmıştır. Yıldızlı kariyeri ruhsal sorunları ve alkol problemi yüzünden dalgalanmalar göstermeye başlamış, gerek sahnedeki gerekse de sahne dışındaki agresif ve manik depresif ruh hali zamanla büyük problemlere yol açmıştır. Yine böyle günlerinden birinde barda çıkan bir kavgada, yediği bir kamyon sopa sonucu hastanelik olmuş, bir gözünü kaybetmiş, beyin hasarı almış, komaya girmiş ve yaşam destek ünitesine bağlanmıştır. Zamanla durumu kötüleşmiş ve beyin ölümü gerçekleşmiş, yakınları bu duruma daha fazla dayanamayıp makinenin fişinin çekilmesini istemişlerdir. (21 Eylül 1987) Katili de kazayla ölüme bebep olmaktan 4 ay yatıp çıkmış, bizi de Jaco' dan etmiştir ama kimbilir Jaco ne yapmıştır kavga çıkmasına sebep olan.


Aşağıdaki video bir basçının tek başına neler yapabileceğinin güzel bir örneğidir. Denebilecek tek şey, Allah rahmet eylesin Jaco, dellenmeseydin de aramızda olsaydın keşke.





 

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bıtkın kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevincler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana

(1977 Kuşatmada)

Ataol Behramoglu

Anneciiim zuzaylılar!!!







Bu fotoğrafları 27.11.2006' da çekmiştim. İşte UFO' ların kanıtıdır bu, ben çektim, ben çektim!!!






Carter Beauford

Carter Beauford, The Dave Matthews Band' in davulcusu, grubun parçalarından bir tanesinin davullarını çalarken bu video çekilmiş. Bir davulcunun her şarkıda ne kadar efor harcadığını, tekniklerini (ters elle çalsa dahi), vuruş çeşitlerini izlemek için çok güzel bir video.


 






 

Dave Weckl, Vinnie Colaiuta, Steve Gadd

3 büyük davulcu, birlikte çalıyorlar. Yorum yapmaya gerek duymuyorum.

 

Allam dinlerken yoruldum, bittim, kurudum...

Davis Residence / El Paso, Texas

Martha Schwartz peyzaj mimarlarının en ünlülerinden birisidir. Genellikle peyzaj mimarlığı deyince akla ilk gelen bol bitkili, kıvrımlı yollardan oluşan, simetrik bahçelerin yerine renkli tektonik öğelerin, yapısal malzemelerin geldiği, bitkilerin görsel birer öğe olarak ön plana çıktığı bahçeler tasarlamıştır. Asıl uğraşı alanı Kentsel Tasarım ya da diğer deyişle kent ölçeğinde tasarımlarken hayata geçirdiği konut projelerinden bir tanesinden örnekler vermek istedim. Texas' ın iklim yapısına ve kültürel peyzaj değerlerine uygun olmayan İngiliz Stili bir bahçeyi uzun süre kullanan ve bu durumdan memnun olmayan ev sahiplerinin isteği üzerine Meksika stili, sıcak renkler ve kaktüslerden oluşan geometrik kütlelerin ön plana çıktığı bir bahçe.



















Sting & Omar Hakim

Omar Hakim bahsi açılmışken Sting' in grubuyla "Burn For You" parçasında attığı nefis davul soloyu da paylaşalım hemen. Buyrun ...






Kontrbası çalan Sting... Diğer müzisyenleri bilmiyorum.

Bobby Mcferrin vs. Omar Hakim


Bobby McFerrin amcayı aslında hepimiz tanıyoruz, hatırlayamayanlar için söyliyim : Don't Worry Be Happy diyen çıplak ayaklı, her yerinden ses çıkartan, enstrüman kullanmayan amca. Bu parça 20. yüzyılın en başarılı şarkılarından bir tanesiydi. McFerrin tam 10 tane Grammy ödülü sahibi dev bir müzisyen. Ancak aşağıdaki klipte atıştıkları davulcu onun kadar ünlü olmasa da en az onun kadar yetenekli muhteşem Omar Hakim. 1959 doğumlu olan Hakim bugüne kadar Sting, Weather Report, Mariah Carey, Madonna, David Bowie, Miles Davis, Marcus Miller ve Dire Straits gibi çok ünlü grup ve müzisyenle çalışmış. Benim gibi davulla azıcık haşır neşir olmuş tiplerin yakından tanıdığı Hakim benim için davulculuğun aksak, kibar, sakin ama bir o kadar da teknik yönünün simgesidir. Aziza Mustafa Zadeh' in Dance Of Fire albümündeki müthiş performansını da hatırlatmak isterim. Neyse müzikten nasıl keyif alınabileceğini, müzisyenin çalmaktan nasıl keyif aldığını gösteren güzel bir video. Groove time...






ay ay ay çok eğlendim...

Erik Truffaz - Yuri's Choice

Erik Truffaz 1960 doğumlu, 6 yaşındayken babasından nota okumayı öğrenmiş. Yaklaşık 8 yaşında babası ile birlikte sahneye çıkmaya başlamış. 1973' te ilk grubunu kurmuş, balolarda çalmaya başlamışlar. Honky Tonk Woman, Johnny Be Good en sevdiği şarkılar o dönemler. Deep Purple dinleyerek büyümüş. Bu yıllarda Miles Davis ile tanışmış, Kind Of Blue albümünden çok etkilenmiş. 1975' te bir rock grubuna girmiş ve tormpetine wah wah pedalı ve distortion eklemiş. 1976' da okulu bırakıp piyano çalışmaya başlamış. 1980' de Orange grubunu kurmuş, fusion, funk ve caz çalmaya başlamış. 1983' te Brezilya grubu Cruzeiro du sul'a girmiş, hayatını piyano dersleri vererek kazanmaya çalışmış. O günden sonra müzik hayatını kendi grubu ile sürdürmeye devam etmiş. Ateşli trompet sololarının günümüzün çağdaş ritm örgüsü ve teknolojik enstrümanları ile birleştiği, zaman zaman dingin, zaman zaman kavgacı muhteşem bir müzik ortaya koymuş bugüne kadar. Aşağıdaki klip en sevdiğim parçalarından bir tanesi. Miles Davis' i sevgiyle anmış bu şarkıda.






Saint Hilarion Kalesi - Girne / KKTC

Kıbırısın Arap saldırılarına karşı korunması için yapılan kalelerden biridir. Kalenin adı Hilarion adlı bir azizden gelmektedir. Buraya 10.yy'da bir manastır ve kilise de inşa ettirilmiştir. Kalenin adına ilk kez 1191'li yıllardaki kayıtlarda rastlanmaktadır. Bir dönem canlı ve stratejik bir önemi olmasına rağmen, daha sonraları Lüzinyan soylularının yazlık ve dinlenme yeri işlevini görmüştür. Özellikle ateşli silahların icadı ve kıyı şeritlerinin savunmasının önem kazanması ile birlikte, Kantara ve Buffavento kaleleri gibi önemini ve işlevini yitirmiştir. Kalede üç ayrı bölüm bulunmaktadır. Ana girişi koruyan savunma yeri Bizanslılar tarafından 11.yy'da güçlendirilmiştir. Aşağı bölüm atlar ve askerler için kullanılmaktaydı. Daha üstteki bölümde, kral sarayı, mutfak, kilise yer almaktadır. Bu bölümde su deposu da bulunmaktadır. Yukarı Kalenin girişinde bir Lüzinyan Kapısı vardır. İki zirvenin ortasında avlu bulunmaktadır. Soylular doğu bölümünde ikamet ederler, mutfak ve diğer gündelik odalar ise batı bölümünde yer alırdı. Kraliyet konutunun ikinci katında bulunan Kraliçe Penceresi'nden (gotik tarzda oyulmuş bir pencere) çevrenin panoraması doyumsuzdur. Zirvede ise Prens John kulesi bulunmaktadır.








Yukarıya mı tırmancaz??!!













Tırmanılabiliyormuş...



















Ama burası daha yolun başı...















Tepenin içine öyle oturtmuşlarki kaleyi şaşırmamak elde değil.











Ağaç sanki kaleyle birlikte var olmuş gibi...




















Aşağısı Girne...













Burası da tepe noktası, bu ağaca 50 kere yıldırım düşmüş gibi duruyor...














Kraliçenin penceresi















Üşenmedik çıktık, her yerini dolaştık. Mekan kavramını kaybettiğiniz, hayal dünyasından fışkırmış bir kale Saint Hilarion. Birlikte gezdiğimiz arkadaşım "bir daha beni hiç bir gü buraya çıkartamaz!!" demişti, hatta bu cümleyi kusmuştu. Ben gitsem yine çıkarım, altınızda Girne manzarası, arkasında deniz, gökyüzü, bölgenin ünlü kartalları... masal dünyası gibi. Kıbrıs' a gidip sadece Casino, Otel gezmeyin, adada ciddi bir tarihi eser potansiyeli var.

Hava almaca


Kedilerim dışarıyı seyrediyorlar, onları çok özledim, kimbilir ne yapıyorlardır şimdi??



Katie Melua - Nine Million Bicycles

Katie Melua, 1984' te Gürcistan' da doğmuş, daha sonra kalp cerrahı olan babasının işi nedeniyle Belfast'a taşınmışlar. Katolik okullarında okumuş, küçükken politikacı ya da tarihçi olmayı istemiş. Büyümüş ve şarkıcı olmuş. Hem çok güzel bir ablamız hem de sesi çok güzel. Bu şarkısı beni çok etkilemişti...





Çok güzel yaa....

Doraemon


Bu da eski kedim Doraemon, Jeiko' nun beyi.





Hanımıyla uyumaktansa gelip benimle uyumayı tercih ederdi. Bu pozisyon kurgu değil, hep böyle uyurdu. Ayrıca yıkanmayı da çok severdi, ilginç bir karakterdir kendisi. Ne de olsa uzaydan geldi.

Jeiko


Bu benim eski kedim Jeiko.


Tıvtıvvv..

Foto fotoooo fotoooo...

Çok güzel di mi? Bahçede yakaladım bu haylazı.

...---...

Live Earth Konserleri ve Madonna' nın "Hey You" Klibi






Hey you,
Don't you give up, it's not so bad
There's still a chance for us
Hey you,
Just be yourself, don't be so shy
There's reasons why it's hard



Keep it together, you'll make it alright
Our celebration is going on tonight
Poets and prophets would envy what we do
This could be good, hey you



Hey you,
Open your heart, it's not so strange
You've got to change this time
Hey you,
Remember this, none of it's real
Including the way you feel



Keep it together, we'll make it alright
Our celebration is going on tonight
Poets and prophets would envy what we do
This could be good, hey you



Save your soul, little sister
Save your soul, little brother





Hey you, save yourself
Don't rely on anyone else



First love yourself, then you can love someone else
If you can change someone else, then you have saved someone else
But you must first love youself, then you can love someone else
If you can change someone else, then you have saved someone else
But you must first



Hey you,
They're on the fence, you've got a choice
One day it will make sense
Hey you,
First love yourself, or if you can't,
Try to love someone else



Keep it together, we'll make it alright
Our celebration is going on tonight
Poets and prophets will envy what we do
This could be good, hey you



First love yourself, then you can love someone else
If you can change someone else, then you have saved someone else
But you must first love youself, then you can love someone else
If you can change someone else, then you have saved someone else
But you must first





Madonna bu şarkıyı Live Earth organizasyonu için yapmış, sözleri çok güzel, klibi de öyle. Bu konserlerden birisi de İstanbul' da yapılabilecekken bu şansı ellerinden kaçıran insanları, hükümeti saygıyla anmamak mümkün değil.

Dünyamız SOS veriyor.

...---...